YATIN, katın, beyaz eşyanın KDV oranlarının indirilmesi, çeşitli
kolaylıklar sağlanması tüketici için de, türbülanstaki sektörler
için de iyidir, hoştur.
Belirli bir süre için getirilen son indirimlerin ardından sosyal
medyada, gazete sütunlarında (Bakınız Hasan Bülent Kahraman’ın
dünkü makalesi) “Kültür sanat hadiselerinde de uygulanamaz mı bu?”
sorusu atıldı ortaya.
Malum, krizler ilk olarak eğlence sektörünü, kültür sanat faaliyetlerini vurur.
Kriz anında “lüks tüketim” olarak görülen konserler ağır darbe alır, sinemaya, tiyatroya gitmekten hemen vazgeçilir, kitaba, dergiye veda edilir.
Ve asıl yoksullaşmayı tetikleyen bu tavra karşı otoritenin “korumacı tavır” göstermesini umanlar, bekleyenler avuçlarını yalar.
Türkiye’de bu işleri yapmak zaten hep zordur, hatta “sakıncalıdır”...
“Kriz üstüne kriz bindirmece” şeklinde gelişen gündemin gölgesinde yayıncılık yapmak, konser düzenlemek, oyun sahnelemek, film çekmek vb iyice güçleşir.
Kültür ve sanat faaliyetlerini ideolojik manevra alanı olarak gören hâkim zihniyet, her devirde köstek olmayı bilir de destek olmak aklından bile geçmez...
Sübvansiyon sağlamak konusunda cimrileşir, özgür üretimin temel şart olduğu sanatı hizaya sokmaya çalışır, hatta baskılar vesaire...
“Gölge etmesin başka ihsan istemem” diyerek kendi yolunuza gitmek gerekir, bu işlerle uğraşanlar da genellikle öyle yapar fakat o da yeterli olmaz...