MAÇI tek cümleyle özetlemek gerekseydi şöyle derdim
herhalde:
“Sneijder ‘Çekilin dostlar, bu akşam hem coşarak oynayacağım hem
sizi oynatacağım; hem atacağım hem attıracağım’ dedi.”
Hollandanın futbol âlemine bir armağan olarak geldiğini düşündüren
performanslardan birini sundu. Maçın senaryosunu ‘O’ yazdı. Maçın
yönetmenliğini ‘O’ yaptı. Maçın baş rolünde ‘O’ oynadı. Maçın
‘yardımcı oyuncu’ rolünde de ‘O’ sahada yıldızlaştı. 30’uncu
dakikada bir duran topu kuş yapıp De Jong’un kafasına konduran ‘O’
oldu. 1-1’in ardından nasıl refleks göstereceği merak ederken
hücumda takımına itici güç veren, 2-1’i getiren golde çarşıyı
karıştıran yine ‘O’ oldu. İkinci yarıda perde açılırken dillere
destan goller müzesinde kendine anında yer açan golü atan elbette
‘O’ idi. 4-1’de, 5-1’de golü pişiren ‘O’
3 gol bir asistin dışında da çok çalıştı, harika organizasyonlar
başlatmaya çabaladı. Skor daha da farklı olmadıysa eğer bunu
yalnızca diğer oyuncuların Sneijder’in işlemci hızına
yetişememeleriyle açıklayabiliriz. Kariyerinin her manada yüksek
gecelerinden birini yaşarken ve bize de izleme şansını lütfederken,
‘başka’ sorunlar da çözdü.
HARİKA HEDİYE
Eren’i, uyuyan golcüyü uyandırdı, motive etti mesela.
İlk gol gelene kadar sahada saç baş yoldurtan ‘tanımlanamayan pas
hataları’, ’konsantrasyon problemi’, ‘tesadüfen veya kaza sonucu
yakaladığı pozisyonları eline ayağına dolaştıran hücum’, ‘yan
toplarda helva gibi dağılan defans’ gibi klasik dramların faturası
tribün tarafından Sabri’ye kesiliyordu ki; maçı çevirdi, Sabri’yi
ve takımın tamamını kurtardı. Buraya gelmişken... Sabri’nin günah
keçisi ilan edilip durmasından artık gına geldi. Zorla, hileyle,
desiseyle oynatmıyor herhalde kendini Sabri.