KONYA'da eşi tarafından terk edilen bir vatandaşın intihar girişimi
Hürriyet'in web sayfasında "Ölümüne canlı yayın" başlığıyla
duyurulurken bir de soru işareti bırakıyordu ikinci başlıkla: "Ne
oluyor bize?"
Bu soruya, “Ne oluyor bize?”ye kapı aralayan hadise eşi tarafından
terk edilen şahsın bir binanın 8’inci katına çıkıp “Canıma
kıyacağım” demesi değildi.
Arkadaşları ve polislerin ikna çabaları işe yaramış ve vatandaş
vazgeçirilmiş neyse ki.
Soruyu tetikleyen asıl hadise, “Eşim çocuğumla birlikte evi terk
etti. Onları bir daha görememekten korkuyorum” diyen adamın intihar
girişimini görüntülemeye ve internet üzerinden canlı yayınlamaya
karar veren vatandaşların tavrıydı.
Bir insan yaşadığı travmayla başa çıkamamış ve canına kıyacak
noktaya gelmiş, sokaktan geçen vatandaş “akıllı telefon”
mesafesinden izlemek ve yayınlamaktan, karşılığında da “like”
almaktan öte tavır sergileyemiyor.
Olağan bir hadise diyemeyiz. “Ne oluyor bize?” sorusunu hak eden
bir vurdumduymazlık, yabancılaşma, vicdan erozyonu...
Hoş, hepimizin hafızalarında tazedir henüz ama yine de hatırlatmış
olayım: Daha önce benzeri intihar girişimlerinde toplanan
vatandaşların “Atla! Atla!” diye tempo tuttuklarını, intihardan
vazgeçilince de yuhaladıklarını biliyoruz...
Toplumun ruhsal birtakım hastalıklardan mustarip olduğunu
söyleyecek kadar ileri gitmek istemem, böyle bir uzmanlığım da yok
ama olağan, normal bir tavır olmadığı kesin...
Travma üstüne travma yaşayan, şok gelişmeleri hava durumu raporu
veya yemek tarifi gibi izleyecek kıvama gelmiş bir toplumdan daha
fazlasını beklemek de haksızlık olabilir.
Alçakça bir darbe girişimini canını vererek savuşturmuş bir
toplum...
Askerin, polisin, sivil vatandaşın ve mesela ana muhalefet partisi
genel başkanının canına kastedecek kadar pervasızlaşmış terör
örgütleri tarafından tuzak üstüne tuzak kurulan günler...
Terör örgütlerinin ardından sınırı aşıp Ortadoğu’nun bulanık
sularına ayıklanan, yeniden kurgulanan bir orduyla daldığımız
günler...