BUNDAN tam dört yıl önce, Ağustos 2012'de, dönemin Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu NTV canlı yayınında İsmet Berkan ve Cengiz
Çandar'ın sorularını yanıtlıyordu.
Stratejinin derinliklerinden kopup gelen analizinde “Suriye’deki
sancılı sürecin çok uzun sürmeyeceğini” öngördükten sonra takvim
veriyordu Sayın Davutoğlu:
“Biz Suriye’de bütün alternatifi deneyerek bugünlere geldik ama bu sancılı sürecin çok uzun süreceğini düşünmüyorum. Artık bu süreci yıllarla ifade etmek yerine aylar veya haftalarla ifade etmek gerekir...”
Tespitin isabet oranı ortada...
ESAD, ESED DERKEN
Ekim 2015’te dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, Van’a giden uçakta
gazetecilerin sorularını cevaplarken “Suriye’de Esad’lı geçiş
formülünde Türkiye’nin de imzasının bulunduğu iddiaları” üzerine
şunları söylüyordu:
“Yok, imza diye bir şey söz konusu değil... Mesele Esad’lı geçiş değil, Esad’ın gidişi formülüdür...”
Hoş daha önce de Eylül 2015’te Cumhurbaşkanı Erdoğan “Suriye’de geçiş sürecinde belki Esed ile gidilme gibi bir şey olabilir” derken, Davutoğlu üç gün sonra “Geçiş yönetiminde Esad’ın işbaşında olmasının geçiş yönetimini geçiş yönetimi olmaktan çıkaracağı kanaatindeyiz. Bu durum kalıcı bir statüko oluşturur kanaatindeyiz. Bu konuda kanaatimiz değişmedi” cevabını veriyordu New York’tan.
ŞAHİNLER, GÜVERCİNLER, PELİKANLAR
Bu noktada hem siz kıymetli okurları hem de sevgili düzeltmen
arkadaşlarımı uyarmış olayım, Erdoğan’ın “Esed” dediğine,
Davutoğlu’nun “Esad” demesi bazı çevreler tarafından, “pelikanlar”
ve “şahinler” tarafından “manidar” bulunuyordu.
Bu bahiste son olarak 20 Ağustos 2016’da yabancı basın temsilcilerini kabul eden Başbakan Yıldırım’ın ne dediğine bakmakta fayda var:
“Biz Suriye’nin geleceğinde PKK da, DAEŞ de, Esed de olmamalı diye düşünüyoruz, buradaki huzurun tam olarak sağlanması için. Fakat istesek de istemesek de şu anda aktörlerden biri Esed’dir...”
NE İSTEMEDİYSEK O!
Türkiye, Suriye konusunda ne istediyse tersi oldu zaman içinde.
Farklı ortaklıklar kuruldu, kâh şahin kâh barış güvercini kostümü
giyildi ama savrulmalardan, hayal kırıklıklarından, dev
yanılgılardan mürekkep bir politik enkazdan ötesi kalmadı elde.
“Emevi Camisi’nde cuma namazı kılacağız” çıkışları, “3 saatte Şam’a varırız” şeklindeki çıkışları zaman rüzgârı tarihin isabetsiz demeç atık merkezine doğru üfürdü.