REKLAM filmlerinde markayı temsil eden oyuncu ne kadar sevimlidir, cana yakındır, eğlencelidir, sevgi yumağı, saygı topağıdır.
Ağaçta kalan sevimli hayvanın kurtarıcısı, bayramda yalnız kalan yaşlıların umudu, milli günlerde şanlı bayrağın gururlu taşıyıcısıdır.
Güven verir, zorlukları aşmaya yardım eder.
Dost elini uzatan da sevgi çiçeklerini derleyip buket yapıp sunan da odur.
Yakışıklıdır, güzeldir, pırıl pırıldır tanıttığı ürün, marka, şirket kadar.
“Başın sıkıştığında beni ara” der, “Hallederiz” der, “Yeter ki işin görülsün, biz mal değil sevgi pazarlıyoruz abiler, ablalar, sevimli yavrular” der...
Elbette öyle olacaktır, normaldir, oyunun kuralı budur.
“Aslında derdimiz sana bu ürünü satmak abicim. Sana şunu satacağız, bunun için uğraşıyoruz burada. Paran var mı sen ondan bahset; yoksa bekleme yapma, uza...”diyecek hali yoktur.
Reklamlar bitip esas program, “gerçek hayat” başladığında ise işler değişebilir.
Mesela 2012’de Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde şehit düşen uzman çavuş MehmetÇiftçi’nin ailesinin GSM operatörüyle yaşadıkları hiç de reklamlardaki gibi sempatik, sevecen, anlayışlı, sevgi dolu, hamaset sosuna bandırılmış sentetik hislenmeli türden değildir.
Mehmet Çiftçi, teröristlerin yola yerleştirdikleri düzeneği patlatmaları neticesinde şehit düştü, Zap Suyu’nda bir hafta sonra bulundu cansız bedeni.