BEYOĞLU sokaklarından akıp gelen tepeden tırnağa siyah giyinmiş uzun saçlı ve soluk benizli tipler...
Daracık merdivenlerden süzülüp girilen mekânda bugün ancak
rüyada görülebilecek bir ekip kaptırmış gidiyor sahnede.
O zamanlar da rüya gibiydi ya zaten ekip, neyse.
Davulda rahmetli Kerim Çaplı, basta Sunay Özgür, gitarlarda Batu
Baba (Mutlugil) ve biricik Yavuz Çetin.
Blue Blues Band'in Mojo'da, Hayal'de, Kemancı'da çaldığı geceler
adı konulmamış bir rock örgütü toplantısı gibi olurdu.
Rahmetli Yavuz Çetin'i MFÖ konserleri veya bunun gibi başka
hadiselerde de dinlemişliğimiz vardır ama en çok Blue Blues Band
performanslarını kovalardık.
*
Yavuz için "Başkaydı, bambaşkaydı" demek bile kesmeyecek.
Şanslı bir rock'çı olarak pek çok iyi gitarist dinledim, dinlemeye
de devam ediyorum hayranlıkla ama Yavuz gibisini dinlemediğimi
söylersem utanacağımı sanmam.
İlahi bir dokunuşu vardı.
Ne kadar basit gösterirdi her şeyi...
Boşluk bırakmadan, abartmadan, her sesi yerli yerine koyarak,
dinleyeni müziğin içine/fırtınanın ortasına çekerek, sararak ve
sarmalayarak...
Söylemeye çalıştığımı aslında Özkan Uğur şahane özetlemiş:
"(Yavuz Çetin) Nasıl çalınacağını değil, hangi ruhla çalınacağını
göstermiştir..."
Olağandışı gitar yeteneğinin gölgesinde kalsa da sesini ve şarkı
söyleme tarzını da severdim.