Meş'um, menfur ve kanlı 15 Temmuz kalkışmasının üzerinden 7
haftayı, bu darbe girişimi gerekçe gösterilerek OHAL ilan
edilmesinin üzerinden de bir buçuk ayı aşkın bir zaman geçti.
Ama TSK personelinin yüzde 1.5'unun katılımıyla gerçekleştiği
Genelkurmay tarafından açıklanan kalkışmanın arkaplanındaki kalın
sis perdesi hâlâ duruyor.
Soruşturmayı yürüten Savcılık, o gece baskın yaptırdığı TRT'de darbe bildirisi okutan Yurtta Sulh Konseyinin kimlerden oluştuğunu tesbit edemediğini bildirdi.
Darbe girişimine katılmakla suçlanan subaylar arasında Fethullah Gülen'le irtibatlı olduğunu itiraf eden isimlerin yanı sıra, Balyoz plan seminerinin koordinatörlüğünü yaptığı halde yargı önüne dahi çıkarılmamış veya Ergenekon'da yargılanıp beraat etmiş şahıslar da mevcut.
İlk günlerde darbenin başı olmakla itham edilmişken daha sonra Genelkurmay'ın “Darbecileri vazgeçirmesi için biz görevlendirdik” açıklaması yaptığı, ama buna rağmen tutuklanan Hava Kuvvetleri eski Komutanının durumu gibi, izahı yapılamayan açık çelişkiler ayrı bir bahis.
Adlî soruşturma geniş çaplı gözaltı ve tutuklamalar eşliğinde sürerken, Mecliste kurulması kararlaştırılan araştırma komisyonu ise hâlâ işbaşı yapabilmiş değil.
Bu gecikmenin en önemli sebebi, komisyonun kurulmasına evvelâ “evet” deyip, bilâhare “Adlî soruşturma devam ederken bu komisyonun çalışması sakıncalı ve zaman kaybı” gerekçesiyle ipe un seren ve üye bildirme işini ağırdan alan iktidar partisinin anlaşılmaz tutumu.