2008’de Yrd. Doç. Dr. İsmail Ermağan’ın sorularına cevaplarımız
Dünden devam:
Öte yandan, AB sürecinde alınan mesafe, 1999 öncesindeki açıktan darbe veya postmodern müdahale yöntemlerinin sürdürülmesini zorlaştırdı. Özellikle asker-sivil ilişkilerinin AB standartlarına uydurulması ve ordu üzerinde tam bir sivil kontrolün sağlanması ile yargıyı siyasî tartışmaların dışına çıkaracak bir yargı reformu noktasında AB cenahından gelen ısrarlı uyarılar, bu kurumlar eliyle siyasete ve demokrasiye yapılan müdahalelerin önünü ciddî şekilde kesti. Yani AB süreci, 1999’dan bu yana geçen dokuz yıl zarfında, yapılması gereken reformların çoğu gerçekleşmemiş olmasına rağmen, Türkiye’de demokrasiyi güçlendirdi ve görünen o ki, güçlendirmeye devam edecek.
Diyorsunuz ki: “Yeni Asya, ikinci Avrupa kaynaklı olumsuzlukların AB için de handikap oluşturduğunu düşünüyor.“ Bu tezinizin nedenlerini örneklerle açıklar mısınız?
Bunun örneklerini, Vatikan’ın zaman zaman yaptığı açıklamalar ile bunlara karşı Avrupa’daki “laik çevreler”in gösterdiği tepkilerde görmek mümkün. Söz gelişi, yukarıda da belirttiğim gibi Papa “pozitivist ve saldırgan laikliğin” dini kamusal alanın dışına ittiğinden yakınarak, bunun kamusal ve toplumsal alanda ciddî sıkıntılara yol açtığını ifade ediyor. Yakınlarda ise üst düzey bir Vatikan yetkilisi, Avrupa’nın Allah fikrini Müslümanlarla hatırladığını, bu fikrin Avrupa kamusal alanına Müslümanlarla birlikte girdiğini ifade ederek, bunun için Müslümanlara teşekkür etmeleri gerektiğini söyledi.