Ülkemizde hürriyet ve demokrasi sürecini inkıtaa uğratan
darbeler zincirinde önemli halkalardan birini oluşturan 31 Mart
olayının, hürriyet mücadelesine verdiği zararları Üstad Bediüzzaman
Münazarat’ta şöyle özetliyor:
“Garazkâr cerîdeler hakikî hürriyetin sadâsını susturdular.
Meşrutiyet pek az adamların üstüne münhasır kaldı. Fedakârları da
dağıldılar.” (E. Said Eserleri, s. 257 )
O zaman İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti mensubu olarak hürriyetçi Ahrar Fırkasını destekleyen Said Nursî’nin, araya giren savaş, esaret, millî mücadele, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyetine geçiş ve cumhuriyet adı altında kurulan tek parti diktatörlüğü yıllarından sonra, 1950’de başlayan çok partili demokrasi döneminde bu tavrını Nur talebelerinin demokratlara desteği şeklinde devam ettirdiğini biliyoruz.
Onun 31 Mart sonrası için çizdiği tablonun 27 Mayıs ve diğer darbeleri takip eden dönemlerde defaatle tekrarlandığını da.