Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığı, 17 Ağustos 1999 depreminden
sonra o yılın Aralık ayında yapılan zirve toplantısında resmen
kabul ve ilan edildi.
Öncesinde, uzun süredir devam eden şimdiki duruma benzer tarzda
oyalama siyaseti izleyen AB’nin deprem sonrası bu tavrını
değiştirmesinde, 17 Ağustos’un ardından devletin sergilediği
hantallıkla bu yüzden halkın dûçar olduğu perişanlığı görmesinden
kaynaklanan insanî duyarlılığın etkili olduğu söylendi.
Bir de Almanya’da Gerhard Schröder ve Fransa’da Jack Chirac gibi, sonrakilerle kıyas dahi kabul etmeyecek derecede geniş ufuk ve vizyon sahibi liderler bulunmasının.
AB zirvesinin ardından başlayan süreçte de Brüksel, Türkiye’deki kronik hukuk, özgürlük ve demokrasi sorunlarını yakından takibe başladı.
28 Şubat kâbusunun olanca ağırlığıyla ülkeye çöktüğü o sıkıntılı ve kasvetli dönemde hak ve özgürlük ihlallerinin kararlılıkla üzerine gitti.