Bediüzzaman’ın, “mecbur olduğu” kaydını koyarak istibdat
uygulamalarını eleştirdiği Sultan İkinci Abdülhamid için “şefkatli
sultan” ifadesini kullandığını biliyoruz.
Yazarımız Orhan Dindar, yayınlarımız arasında çıkan kitabında bunun
örneklerini şöyle sıralıyor:
Temmuz-1908 başında, meşrutiyetin ilanı talebiyle Rumeli’de Kolağası Niyazi ve Binbaşı Enver gibi isimlerin öncülüğünde çıkan isyanı zor kullanarak bastırmak için yakınındaki isimlerden gelen telkin ve tavsiyelere itibar etmemesi.
Ve aynı tavrı 31 Mart’ta da göstermesi:
Padişaha sadık 1. Ordunun kumandanları Sultanın ayaklarına kapanıp Selanik’ten gelen Hareket Ordusuna mukavemet edilmesi için yalvardıkları halde Abdülhamid kabul etmeyip onlara şöyle hitap etti: “Paşalar, ben Halife-i İslamım, Müslümanı Müslümana kırdıramam.”
İsmail Hami Danişmend o sırada Sultanın ağzından çıkacak tek kelimenin, Hareket Ordusu denilen derme çatma kitleyi bir anda mahvetmeye ve ülkenin en mükemmel kuvveti olan 1. Ordunun başına iyi bir kumandan koyup “vur” emri vermesinin devletin bütün mukadderatını değiştirmeye kâfi olduğunu ifade ediyor. Padişah ise bilakis 1. Ordu Kumandanı Nâzım Paşayı, Rumeli kuvvetlerine mukavemet etmemeleri için İstanbul askerini yemin ettirmeye memur etti.
İttihatçılar tarafından Mabeyn Başkâtibi tayin edilen Ali Cevad Bey anlatıyor:
“Sayıları 4000’i bulan ve Yıldız etrafındaki kışlalarda barınan 2. Fırka askerleri Hareket Ordusunun haberini alınca telâşa kapılıp cephane istemeye başladılar. Cephanelik kapıları kırılarak askere cephane dağıtılmaya başlandı. Bunu haber alan Padişah dibek taşına çıkarak ‘Asker zinhar kurşun