28 Şubat’ın henüz çok fazla kızışmadığı, ama işaret ve habercilerinin artmaya başladığı günlerdi.
Bu işaretlerden biri, kendilerini Risale-i Nur’a izafe eden, ama Nur hareketinin bilinen çizgisiyle hiçbir şekilde örtüşmeyen Aczimendilerin sahneye sürülmesiydi.
Kılık kıyafetleri, davranışları, söylemleri... hiçbir şeyleri Nur cemaatinin başından beri ortaya koyduğu profile uymayan bu grup, bir defasında Yeni Asya’nın Kocatepe Camiinde düzenlediği Bediüzzaman mevlidinin provoke edilmesi için de kullanıldı.
O günlerde gazetemize bu grupla ilgili olarak orijinal bilgilerin yer aldığı imzasız mektuplar gönderiliyordu. İtina ile ve düzgün bir Türkçeyle yazılmış bu mektuplarda Aczimendi hareketinin arkaplanına ve karanlık ilişkilerine dair çok ilginç, çarpıcı ve “manşetlik” ifşaat ve açıklamalar vardı.
Ancak biz bunları hiçbir zaman kullanmadık. Çünkü suret-i hak perdesinde yazılıp gönderilen bu mektupların bizi tuzağa düşürmeyi amaçlayan birer “yem” olduğunu ve yuttuğumuz takdirde o an için öngöremediğimiz başka tuzakların da önünü açma riski getirebileceğini düşündük.
Daha da ötesinde, bir taraftan Aczimendiler diye bir grup ihdas edip ortaya süren derin mahfillerin, diğer taraftan onların karanlık arkaplan ve ilişkilerini deşifre etme görüntüsü altında, böyle ard niyetli ve kirli bir gündem için Yeni Asya’yı kullanmalarına imkân ve fırsat vermek istemedik.
Risale-i Nur’da geçen bir kelime ve kavramı provokasyon amaçlı bir proje için kullanma niyet ve kastıyla üretilen o gruba karşı duruşumuzu, yine risalelerden aldığımız ölçü ve prensipler muvacehesinde kendi özgün üslûbumuzla ortaya koyduk.