Bir Ramazan-ı Şerife daha erişmek üzereyiz.
Allah nasip ederse yarın akşam ilk teravih namazımızı kılıp ilk
sahurumuza kalkacak ve Cumartesi günü de ilk orucumuzu tutmuş
olacağız.
Teravihi, sahuru, orucu, iftarı, mukabelesi, zekâtı, sadakası... ile inanç ve maneviyat dünyamızı bir kez daha donatmasına hazırlandığımız Ramazan’ın bir başka çok önemli boyutu, bu ibadet ve ritüellerle eşleşen bir barış, huzur, kardeşlik ve dayanışma fırsatını gündemimize taşıması.
İnsanlar arası ilişkilerdeki gerilim ve çatışmaları izale ederek yerine empati, yumuşama ve kaynaşmayı ikame edecek bir toplumsal atmosfer oluşturması.
Bu iklim ve atmosfer iç barış ve dayanışmayı güçlendirmenin eşsiz bir fırsatı.
En iyi şekilde değerlendirmek lâzım.
Dünyada bunun farkında olanlardan biri, Orta Asya’daki kardeş Türk cumhuriyetlerinden Türkmenistan’ın merhum Devlet Başkanı Türkmenbaşı idi. Her yıl Ramazan ayı gelince af ilan ederek, hatırı sayılır ölçüde mahkûmu özgürlüğüne kavuşturmayı gelenek haline getirmişti.
Sanırız, bu gelenek hâlâ devam ediyor.
Hayli zamandır enerjisini ve moralini iç gerilimlerle tüketmekte olan Türkiye’nin de sakinleşip normale dönmek ve huzura kavuşmak için Ramazan iklimini en iyi şekilde değerlendirmeye çok ihtiyacı var.
Bilhassa OHAL sürecinde yapılan hukuk dışı ve keyfî tasarruflar, gözaltı ve tutuklamalar, ihraçlar, darbe dönemlerinde dahi görülmemiş boyutlarda çok geniş çaplı ve yaygın mağduriyetlere yol açtı.