AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu (AGİT/DKİHB) ve
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin (AKPM) oluşturduğu ve
Türkiye’deki referandumu izleyen uluslararası gözlemci heyetinin ön
tesbitlerinden:
“Referandum, demokratik bir süreç için vazgeçilmez olan temel
özgürlüklerin kısıtlandığı 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan
edilen bir OHAL altında gerçekleşmiştir. Oylanacak şıklara tarafsız
bir şekilde medyada eşit yer verilmediğini gördük.
“Anayasa değişiklik teklifi, referandumla ilgili uluslararası uygulamalara aykırı şekilde tek paket halinde oylanmış; bu durum farklı konuların her biri için ayrı tercih yapma imkânını sağlamamıştır.
“Seçim kurullarının çalışmaları şeffaflıktan yoksundur. Sandık kurullarında siyasî partilerin temsili dengeli olmamıştır. Muhalefet partileri tarafından atanan 170 sandık kurulu başkanının reddedilmesi de süreci olumsuz etkilemiştir.
“Cumhurbaşkanı ve devlet yetkililerinin evet kampanyasına etkin katılımı nedeniyle yarış dengesiz oldu. Kamu kaynaklarının kötüye kullanımının yanı sıra, ‘hayır’ı destekleyenler engellendi. Polis müdahalesi ve şiddet içeren saldırılarla karşı karşıya kaldılar.
“Sivil toplum örgütleri gözlem desteği çabalarını tepki alma korkusu nedeniyle belirgin şekilde sınırlandırdılar.
“Bazı AGİT gözlemcileri ve diğer üyelerin oy verme ve sandık açma sırasında erişimleri engellendi. Sonuçların Anadolu Ajansı tarafından verilmesi konusunda kaynaklarının ne olduğunu sorduk, ama bize söylenmedi.”
Bunlara CB’nın tepkisi ise şu oldu:
“AGİT diye bir örgüt var Avrupa’da. Şimdi bunlar kendilerine göre bir rapor hazırlıyorlar, ‘Türkiye’deki seçimler şöyle olmuş, böyle olmuş.’ Önce haddinizi bilin haddinizi. Sizin hazırlayacağınız o siyasî içerikli raporları biz ne görürüz, ne duyarız, ne biliriz. Biz yolumuza devam ederiz. Onu siz külahımıza anlatın. Bu ülke Batının hiçbir ülkesinde görülmeyen en demokratik seçimlerini gerçekleştirmiştir. Bu seçimler hakkında gölge düşürme yarışına boşuna girmeyin, netice alamazsınız. Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye.”
O tesbitlere verilecek cevabın muhtevası da, üslûbu da böyle mi olmalıydı?!