AKP hükümeti Üstadın tarif ettiği ve temel ölçülerini verdiği demokratlık manasına uygun olsaydı...
Dinî değerleri siyasî polemiklerin konusu ve malzemesi yapmaz ve yaptırmazdı.
Bütün Müslümanların ortak kitabı olan Kur’an üzerinden dahi ayrıştırıcı, dışlayıcı ve ötekileştirici söylemler kullanmazdı.
Dini kendisine ve siyasî taraftarlarına has gösteren tekelci bir tavır sergileyerek, dine mesafeli duran geniş kesimlerde dine aleyhtarlık meyli uyandırmazdı.
Onlara “Dindarlık buysa benim o din ve dindarlıkla asla işim olmaz” dedirtmezdi.
İmam hatipli öğrenci sayısını 1 milyon 200’e çıkarmadan önce, vasıflı öğretmen kadroları yetiştirmenin tedbirlerini alırdı.
İmam hatip öğrencileri arasında namaz kılma oranının yüzde 13’e, okullardaki Kur’an derslerine katılımın bir yılda yüzde 60’tan 30’a düşmesine meydan vermeyecek bir duyarlılık ortaya koyardı.
Cemaatleri siyasallaşmaya teşvik edecek tavır ve yaklaşımlardan uzak dururdu.
Risale-i Nur neşriyatını keyfî müdahalelerle engellemez; devlet tekeline almaz; Nur cemaatleri arasında yeni bir ayrıştırma fitnesinin fitilini ateşlemezdi.