Seçim yarışında geri sayım iyice hızlanırken, bilhassa iktidar
partisi cenahında, bizzat Erdoğan tarafından da dile getirilen
“rehavet” ve tutukluğun giderek artan bir tedirginliği de
beraberinde getirdiği gözleniyor.
İktidara yakın yorumcular birbiri ardı sıra benzer endişeleri
seslendiriyorlar:
“Parti tabanında 13 senedir hiç görülmemiş bir durgunluk ve ilgisizlik var. Kenara çekilen hatırı sayılır bir kesim kırgın ve kızgın. İstisnalar hariç, teşkilâtlar moralsiz ve zoraki çalışıyor.”
Bunun sebebi iktidar yorgunluğu mu; yoksa gerek üç dönem kuralıyla, gerekse “Reis”in Saraya çıkmasından sonra kızışan parti içi çekişmelerin sonucu olarak gerçekleşen tasfiyeler ve bunların yol açtığı kırgınlıklar mı, bilemiyoruz.
Veya “ustalık” döneminde sergilenen kibirli ve “şımarık” tavırlar; hukuk ve demokrasinin en temel prensiplerini daha umursamayan keyfî uygulamalar; eleştiriye tahammülsüz, dışlayıcı, ötekiştirici, kamplaştırıcı söylem ve politikalar mı?
Ya da bunların tamamı mı?