Safların zaman zaman 180 derecelik dönüş manevralarıyla sık sık
yer değiştirdiği Ortadoğu siyasetinde bu durumun son örneği Kuzey
Irak eksenli gelişmelerde yaşanıyor.
“Bölgede oyun kurucu olma” iddiasıyla yürütülen Türk dış politikası
da bütün çelişkileriyle birlikte bu anafora kapılmış durumda.
Düne kadar Barzani’yi el üstünde tutup defalarca davet eden, kırmızı halıyla karşılayan, Bağdat’la kapışmayı göze alarak petrol ticareti yapan, Suriye Kürtleriyle irtibat kurduran... Ankara değil miydi?
Şimdi Bağdat’la beraber saf tutup Barzani’nin—görünüşte—üzerine gidiyor. Veya öyle gösteriyor.
Aynı şekilde yıllardır ipleri kopardığı ve “Devrilsin” diye elinden geleni yaptığı Esad rejimiyle de bu meselede aynı duruşu sergiliyor. Türkiye de “Referandum sonuçlarını tanımayız” diyor, Suriye de.
Benzer durum, yine Suriye eksenli bir gerilim yaşadığı İran’la da tekrarlanıyor.
Ankara, Barzani karşısında, çok yakın zamanlara kadar yüksek perdeden restler çektiği Tahran’la benzer ve paralel tepkiler veriyor.
Türkiye, Irak ve İran yönetimleri Kuzey Irak’a karşı ortak askerî, siyasî, diplomatik, ekonomik yaptırımlarda birleşiyor.