Cumhurbaşkanını halka seçtirerek atılan adımı, ardından fiilen başkanlık sistemine geçerek tamamlamak mı lâzım, yoksa yeniden “Meclis seçsin”e geri dönmek mi daha uygun olur?
Siyasetin tartıştığı konulardan biri bu.
İktidar başkanlık için ısrarını sürdürürken, muhalefette ikinci şık öne çıkıyor.
“Bu saatten sonra” eskiye dönüş zor.
Peki, başkanlığa geçiş doğru mu?
Gündeme getirilen şekliyle hayır.
Çünkü hür ve bağımsız olmaları güçlü ve sağlıklı bir hukuk ve demokrasi için hayatî önem arz eden kurumların büyük ölçüde iktidara bağımlı kılındığı bir yapı içinde başkanlığa geçilmesi, tek adama dayalı işleyişin daha da pekişmesi anlamına gelir.
Böyle birşeye meydan vermemek için, sistemdeki lider sultasını dengeleyecek güçlü tedbir ve mekanizmalara ihtiyaç var.
Bunun için, 33 yılı aşkındır yürürlükte olan darbe anayasası ve beraberindeki darbe mevzuatı mutlaka bertaraf edilmeli.
Özellikle siyasî partiler ve seçim kanunları demokratikleştirilmeli. Milletvekili adaylarını liderler ve ekipleri değil, taban belirlemeli. Parti içi demokrasinin önü açılmalı.
Seçim yarışındaki çok bariz adaletsizlikler ortadan kaldırılmalı. İktidar gücünü eline geçirenin haksız ayrıcalıklarla kayırılmadığı özgür, eşit ve âdil bir yarışın yasal zemini oluşturularak hayata geçirilmeli.
Yasama organı millet iradesinin gerçek anlamda tecellî ettiği etkili bir kurum haline gelmeli; kanun yapma ve icrayı denetleme süreç ve fonksiyonları sağlıklı işlemeli.
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı her türlü müdahaleden kurtarılarak adalet ekseninde sağlam bir güvence altına alınmalı.