Şeriatın yüzde 99’unu oluşturan iman, ibadet ve ahlâk boyutlarındaki muhteva ve prensiplerin akıl ve tecrübe ürünü olan günümüz anlayışı ile çelişen ve çatışan herhangi bir tarafı yok.
Gerçi bir dönem materyalist ve inkârcı cereyanlar akıl ve bilimi inanç ve dinin karşısına çıkarmaya çalıştılar; ama aklı yaratanın da, vahyi indirenin de Allah olduğunu, bilimlerin konusunu teşkil eden kâinatla Kur’an’ın aynı kaynaktan gelip birbirlerini tefsir eden kitaplar olduklarını izah ve ispat ederek anlatan Risale-i Nur bu taarruzları püskürterek “küfrün belini kırdı.”
Şeriatın muamelât ve ukubat (ceza) kısımlarına müteallik bazı konularda ise modern hukukun ayrıldığı noktalar mevcut.
Burada konunun detayına girmeden önce esasa taalluk eden hususlara bakalım:
Birincisi: Şeriatın ulema tarafından fıkıh olarak tanzim ve tedvin edilmiş formunun dört temel kaynağından biri olan Kur’an için Üstad “Zaman ihtiyarlandıkça Kur’an gençleşiyor, rumuzu tavazzuh ediyor (mesajları açığa çıkıyor” diyor (Mektubat, s. 894).