Üstad Bediüzzaman, lâhikalarda, Diyarbakır’daki tek bir Nur Talebesinin tek başına Risale-i Nur dersleri ve camide yaptığı konuşmalarla Güneydoğu’da komünizmin yayılmasına set ve engel olduğunu ifade ediyordu.
Bu talebenin ismi Mehmet Kayalar’dı.
Emekli yüzbaşı olan Kayalar’ın risalelere derin vukufiyetini, çıkarıldığı mahkemede yaptığı ve metni İşaratü’l-İ’caz’ın sonuna konulan müdafaasını okuduğumuzda çok net bir şekilde görüyoruz.
O zaman komünist ideolojinin en saldırgan ve mütecaviz döneminde Güneydoğu’yu istilâsına tek bir Nur Talebesinin hizmeti nasıl set olduysa, bugün de bölgedeki on binlerce Nurcunun müsbet iman hizmeti, bölücü terör fitnesinin devlet kaynaklı yanlışlarla da beslenen tehlikeli tahriklerini boşa çıkarıyor.
Bu Nur Talebelerinin şahsî, hissî ve siyasî sebeplerle farklı gruplara ayrılmış olmaları, Risale-i Nur mesleğinin ana esaslarını teşkil eden kardeşlik, müsbet hareket ve asayişin muhafazası prensiplerinde buluşup bunlara uygun hareket etmelerine bir engel oluşturmuyor.
Onun için, aralarındaki arızî ayrılıklara rağmen, millet ve ülke bütünlüğünün korunması noktasında ortak bir tavırda birleşiyorlar.
Son dönemin sıcak gündemini oluşturan hendek, barikat, çatışma gibi konular hiçbir şekilde Nur Talebelerinin hiçbirinden tasvip görmüyor. Nurcular bu olaylarda da Üstadlarının Şeyh Said olayı karşısında ortaya koyduğu tavrı örnek alıyor ve ne olursa olsun güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelinmemesi gereğini aynı hassasiyetle vurguluyorlar.
Bu yüzden tekraren diyoruz ki, Nur Talebeleri ülke bütünlüğünün toplum bazındaki en kuvvetli teminatı ve güvencesidir.
Eğer kendileri de yıllar boyunca ağır baskı ve zulümlere uğramalarına rağmen asla boyun eğmeden sabrederek müsbet hareket çizgisinde hizmetlerini sürdüren Nurcuların bu manadaki gayretleri olmasaydı, bölücü terör eksenindeki provokasyonlar şimdiye kadar çoktan hedefine ulaşmış ve Güneydoğu’yu koparıp Türkiye’yi parçalamış olurdu.
Türkiye birliğini Nur hizmetine borçlu.