Afyon hapsinde tahliyeyi geciktiren keyfî ve hukuksuz
ertelemeler için “Hayır var” diyen Üstadın bu noktada dikkat
çektiği hikmetlerden birini, “Nurcular riyakârlığa mecbur olmuşlar,
zaaf gösteriyorlar” vehminin izalesi ile izah edip “Bu tehir ispat
ediyor ki, Nurcular İslamiyetin şiarına muhalif şeylere baş
eğmiyorlar” dediğini geçen hafta aktarmıştık (7.5.17).
Üstadın bu gecikmeye gösterdiği bir diğer hikmet de şu
satırlarda:
“(Hayır, Allah’ın murad ettiğindedir) sırrıyla, inşaallah, mahkememizin tehirinde ve tahliye olan kardeşlerimizin yine mahkeme gününde burada bulunmalarında büyük hayırlar var. Evet, Risale-i Nur’un meselesi âlem-i İslamda, hususan bu memlekette küllî bir ehemmiyeti bulunduğundan, böyle heyecanlı toplanmalar ile umumun nazar-ı dikkatini Nur hakikatlerine celb etmek lâzımdır ki, ümidimizin ve ihtiyatımızın ve gizlememizin ve muarızların küçültmelerinin fevkinde ve ihtiyarımızın haricinde, böyle şâşaa ile, Risale-i Nur kendi derslerini dost ve düşmana âşikâren veriyor, en mahrem sırlarını en nâmahremlere çekinmeyerek gösteriyor.
“Madem hakikat budur, biz küçücük sıkıntılarımızı kinin gibi bir acı ilâç bilip sabır ve şükretmeliyiz. ‘Yâ Hû! Bu da geçer’ demeliyiz.”
Demir parmaklıklar ardındaki 76. gününe erişen Nur’un tahliyesinin sürekli geri bıraktırılmasına bu açılardan da bakacak olursak:
Üç yıllık bir Yeni Asya mensubu olarak Nur’un iftiralarla tutuklanması, giderek daha vahim boyutlara ulaşan keyfîlik ve baskı rejimine de boyun eğmeyen Yeni Asya’nın farkını bir kez daha gösterirken, Nur’la ilgili yayın ve etkinliklerle bu husus iç ve dış kamuoyuna mal oluyor.
Nur’un tutukluluğunun Alman Die Zeit gazetesinde, Censorship Index’te yayın konusu olması ve Türkiye’deki tutuklu gazeteciler için Avrupa Parlamentosunda düzenlenen sergide Nur’un da yer alması bunun dışarıdaki örneklerinden.
İçeride de süreci dikkatle izleyenler durumun farkında. Tezahürleri malûm baskı ortamı sebebiyle pek fazla görünmese