Geçen hafta bu köşede yayınlanan “Üstad kimlere ‘anarşist’ diyor?” yazımız (8.4.16) üzerine, müdakkik Ankara okuyucularımızdan biri Emirdağ mektuplarından birindeki şu pasajı hatırlattı:
Gazetenin misyonu, hızla değişen hadiseleri Risalelerdeki Kur’anî ölçüler ekseninde yapılacak istişarelerle teşhis ve tahlil ederek, ona göre yayın yapmaktı.
47. yılına giren neşir tarihi boyunca da hep böyle oldu. “Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâdır” parolasıyla yola çıkan Yeni Asya bugünlere böyle geldi.
Zaman zaman farklı sebeplerle isimler, hattâ kadrolar değişse de meşveret ve şahs-ı manevî manası hep hakim oldu.
Bu manaya bağlılığını her hal ve şartta koruyanların sadakati ile vahdet ve ittihad muhafaza edildi. Ama bilhassa ihtilâl ve fitne siyasetlerinin estirdiği rüzgârlara kapılanlar farklı yerlere savrulabildiler.
Özellikle 12 Eylül’den bugüne yaşanan süreç bunun ibretli örnekleriyle dolu.
12 Eylül’e kadar Yeni Asya bütün Nur cemaatinin gazetesiydi. Ama darbe fitnesi bu bütünlüğe de darbe vurdu. Ciddî kopmalar oldu. Sonra da farklı toplum mühendisliği projeleriyle yeni ihtilaflar çıkarılmaya çalışıldı ve meşveret işleyişindeki boşluklar ölçüsünde başarılı olundu.