AKP’nin 11 yıl çok yakın çalıştığı ve o dönemde işi “Ne
istedilerse verdik” diyecek noktaya kadar taşıdığı cemaatle iki
senedir tamamen köprüleri atıp “Ne verdiyseniz geri alın” talimatı
çerçevesinde devletin bütün gücünü ve imkânlarını kullanarak cemaat
mensuplarına karşı kelimenin tam anlamıyla cadı avı yürüttüğü
dehşetli bir süreci yaşıyoruz.
Şimdi cemaat bir taraftan bu amansız taarruza karşı cansiperane bir
mukavemet ortaya koymaya ve iyice yoğunlaşan saldırıları mümkün
olan en az hasarla atlatmaya çabalarken, diğer taraftan kendi
içinde sıkı bir özeleştiri yapmaya çalışıyor.
Üstad diyor ki: “Beşer zulmeder, kader adalet eder.” Bu olayda da AKP zulmediyor, ama kader de adalet ediyor. Fethullah Hocanın “Gayrimeşru muhabbetin tokadını yiyoruz” beyanı ve cemaatte seslendirilen “Siyasetle bu kadar içli dışlı olmamalı ve yer yer ayyuka çıkan tekelci kadrolaşma uygulamaları ile diğer cemaatleri dışlayıp küstürmemeliydik” gibi özeleştiriler işin kader boyutuna taallûk ediyor.