Demirel’le 30 sene önce başladığımız Köprü mülâkatları derginin çıkan her yeni sayısında yayınlandıkça geniş yankı uyandırıyor, gazetelerde haber ve köşelerde yazı konusu oluyordu.
Bunları İslam Demokrasi Laiklik adıyla kitaplaştırmamızdan sonra da aynı şey oldu.
Özellikle laiklik, irtica, din eğitimi, şeriat, Bediüzzaman gibi başlıklarda Demirel’in dile getirdiği görüşler, laikçi-Kemalist cenahta da, “dinci” siyaset canibinde de tepki çekti ve eleştirilerin hedefi oldu.
Söz gelişi, Üstadın “Padişah Peygamberimize tâbi olursa ve yolunda gitse halifedir, biz de itaat edeceğiz. Peygambere tâbi olmayıp zulmedenler padişah da olsalar haydutturlar” sözünü aktardığı için, “Demirel laik devlet adamlarını haydut ilan ediyor” diye hop oturup hop kalkanlar oldu.
Buna karşılık İslamla demokrasinin örtüştüğünü Asr-ı Saadet uygulamalarıyla örnekleyerek anlattığında da “dinci”ler “Öyle şey olur mu?” diyerek ayağa kalktılar.
Bunların içinde, bugünün sıkı Erdoğan biatçısı kimi AKP’li milletvekilleri de var.