Ergenekon ve Balyoz davalarının serencamını takip ederken,
özellikle sürecin belli bir aşamasından itibaren ortaya çıkan
işaretlerin bizde yol açtığı bir endişeyi yeri geldikçe dile
getirmiştik. Bunlardan biri de 11.7.12 tarihli yazımızın sonundaki
şu ifadelerdeydi:
“Gelinen noktada, Ergenekon ve Balyoz davalarının meydana getirdiği
‘Nihayet darbelerle hesaplaşma aşamasına geldik’ ümit ve
beklentilerinin hüsranla bitebileceği kaygıları artıyor. Bu
durumun, darbecilere, daha da bilenmiş bir psikoloji ile yeni bir
cür’et ve cesaret vermesinden endişe duymak için yeterli sebep var.
Hele AKP için ‘Önümüzdeki dönemde, yeniden formatlanan
neo-Ergenekoncu kadrolarla çalışacak’ iddiasının seslendirildiği
bir ortamda. Onun için, demokrasiyi koruma noktasında çok daha
müteyakkız olunması gereken bir sürece girildiğini söylemek yanlış
olmaz.”
Bu yazının üzerinden yaklaşık dört sene geçti. Geldiğimiz nokta ortada. Darbelerle hesaplaşma ümit ve beklentileri gerçekten hüsranla bitti. Serbest kalan darbeciler bilenmiş bir psikoloji ile rövanş peşinde. AKP, özellikle Saray yeniden formatlanan neo-Ergenekoncu kadrolarla çalışıyor. Ve demokrasiyi koruma noktasındaki teyakkuz ihtiyacı had safhada.
Darbecilerle mücadele iddiası yön ve ray değiştirerek “paralel” üzerinden sürdürülüyor; ama cadı avına dönüştürülüp ülke genelinde yaygınlaştırılan operasyonlarda ev hanımlarının, 80-90 yaşındaki ihtiyarların, esnafın... karga tulumba derdest edilmesi, olup bitenleri şaşkınlıkla izleyen zihinlerde beliren “Bunlar mı darbeci ve terörist?” sualiyle birlikte, bu iddianın dayandırıldığı—zaten zayıf olan–temeli iyice aşındırıyor ve çürütüyor.