Son dönemdeki işaretlerde gözlenen ve bunlardan hareketle
hissedilen o ki, iktidar cenahında alttan alta ciddî bir ayrışma
yaşanıyor ve tırmanıyor.
Zorlu bir çekişmeye dönüşme potansiyeli taşıyan bu ayrışmanın
odaklandığı konu şu: OHAL tamam mı, devam mı?
Bir kanat, OHAL uygulamalarının gerek ülke içinde, gerekse dış ilişkilerde giderek büyüyen sorun, kriz ve gerilimlere yol açtığını görüyor ve bu yüzden, artık normalleşilmesi gerektiğini savunuyor.
Kuvvetle muhtemel ki, bu talepte, iyice şirazeden çıkan f.ö operasyonlarının bumerang gibi dönüp iktidarı vurma noktasına gelmesinden duyulan kaygıların da önemli bir etkisi var ve sırf bu endişeyle konunun kapatılması isteniyor olabilir.
Yaşananların ödeteceği siyasî faturanın korkusu ve tek taraflı beyin yıkamayla dumura uğratılan vicdanî duyarlılığın, olup bitenlerin ulaştığı vahim boyut karşısında artık daha fazla susturulamaz hale gelmiş olması da, yabana atılmaması gereken diğer etkenler olmalı.
Öbür tarafta ise, açılan f.ö gediğinden yakaladıkları ucu bırakmayıp, işi gittiği yere kadar götürmek ve yapılan operasyonları topyekûn bir dindar tasfiye ve kıyımına dönüştürmek isteyenler mevcut.
Bunların içinde, boşa çıkan Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının rövanşını alma hesabı yapanların olduğu da söyleniyor. Hatta bu niyet ve kastını açık açık dile getirenlerin varlığından söz ediliyor.