Ergenekon ve Balyoz davalarının çıkış noktası darbelerle
hesaplaşma iddiası ve bununla bağlantılı olarak devlet içindeki
birtakım karanlık yapılanmaları tasfiye etme hedefiydi.
Ancak süreç ilerledikçe bu hedefi geri plana iten hatalar yapıldı.
Özellikle Ergenekon davası, herşeyin içine tıkıldığı bir torbaya
dönüştürülerek, adeta içinden çıkılmaz hale getirildi. Gereksiz
tutuklamalar ve bunların çok uzun süreli olması, hem
mağduriyetlere, hem de kamuoyunda yıpratıcı tartışmalara yol
açtı.
Usul noktasındaki diğer problemler de.
Sonuçta gelinen nokta ortada. Onca yıl büyük iddialarla devam ettirilen bir süreç, fiyaskoyla sonuçlanmış durumda. Ve bazı iktidar mensuplarının da ikrar ettiği üzere, bu sonuç en çok, hesap sorulması gereken darbeci zihniyettekilere yaradı.
Hem güya “AK”landılar, hem peş peşe açtıkları davalarda milyonluk tazminatlar kazanıyorlar, hem de senelerdir içlerinde biriktirip biledikleri rovanş duygusuyla karşı taarruza hız vermiş durumdalar.
“Paralel yapıyla mücadele” adı altında yürütülen operasyonlar bunun tezahürü.
Evvelce Ergenekon ve Balyoz gibi darbe davalarına destek veriyor gibi görünen iktidar sonra “Yanlış yapmışız” itirafı ve keskin bir U dönüşü manevrası ile, düne kadar darbeci olarak nitelediği kadrolarla birlikte “paralel”e karşı saf tutarken, darbe davalarını boşa çıkaran uygulamalardan yine “paralel”i sorumlu tutuyor.