Darbe girişimi üzerine demokrasi tarihimizde ilk kez görülen
toplumsal duyarlılık gerçek anlamda bir demokrasiyi sahiplenme
şuurundan mı kaynaklanıyor, yoksa “Meydanlara çıkın” çağrısı yapan
lidere biat ve münhasıran onu koruma duygusundan mı?
Eğer ikinci şık ağır basıyorsa...
Halkın, seçtiği insana sahip çıkması ve ona yönelik bir girişime karşı harekete geçmesi bir yönüyle elbette takdire şayan.
Ama sorgusuz sualsiz biat ve bağlılık boyutunda kaldığı takdirde ülkeyi şahıs hakimiyetine götürme riski de olan bir tavır.
Bu durum, arkasından gidilen lidere de hayır getirmez. Kitleler bugün adeta ölesiye bağlı oldukları lideri, yarın şartlar ve hava değiştiğinde hızla terk edebilirler.
Siyaset tarihi bunun örnekleriyle dolu.
Asıl olması gerekense, halkın temel ve evrensel değerlere dayalı bir demokrasiyi o bilinçle benimseyip sahiplenmesi.
Yani hukuku, adaleti, hak ve özgürlükleri içeren bir demokrasiyi savunması.
Bediüzzaman sonradan cumhuriyet ve demokrat kelimeleriyle güncellediği meşrutiyeti şu üç kavramla tarif etmişti: Adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet.