Meş’um kalkışmanın yıldönümünde yapılan demokrasi nöbeti
eylemlerinde en sık tekrarlanan sözlerden biri “15 Temmuz’u
unutmayacağız ve unutturmayacağız” söylemiydi.
Ama sadece unutmamak ve unutturmamak yetmez. Olayın arkaplanındaki
gerçeklerin de açığa çıkarılması lâzım.
Aksi halde, zamanın öğütücü akışı 15 Temmuz’u da illâ ki unutturur ve tavsatır.
Toplum olarak, cereyan ettikleri dönemlerde hepimize derin şoklar yaşatan, büyük acılar çektirip ağır bedeller ödeten nice olayı zamanla unutmadık mı?
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat.
Burada asıl önemli olan husus, yaşananlardan ders çıkarmak; bunun için de olayın perde gerisini aydınlatmak olmalı.
15 Temmuz’da da bu açıdan cevaplarını bekleyen o kadar çok soru var ki...
Meselâ Genelkurmay açıklamasında belirtildiği üzere TSK personelinin sadece yüzde 1.5’unun katıldığı bu kalkışmaya komuta kademesi nasıl geçit verdi?
Darbe girişiminin öğrenilmesinden sonraki kayıp saatlerin ikna edici bir açıklaması niçin yapılamıyor? Kuvvet komutanları o saatlerde niye düğünlerde?
Nasıl oluyor da darbe girişimini Cumhurbaşkanı eniştesinden, Başbakan eşinden dostundan öğreniyor ve Genelkurmay Başkanıyla irtibat kurulamıyor?