15 Temmuz’dan bir hafta sonra üç aylığına OHAL ilan edilir ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi askıya alınırken, iktidarın Saray
ağırlıklı kanadı “Gerekirse üç ay daha uzatılır” der ve dahası bu
uzatmaların ilanihaye devam etmesinde bir beis bulunmadığı sinyali
verirken, çok fazla uzamaması, hattâ ilk üç ayın bile yarıda
kesilerek bir-bir buçuk ay içinde normale dönülmesi yönünde bir
görüş de seslendirilmişti.
Ama bu yaklaşım çok öne çıkarılmadı.
Ve gelinen noktada, üç ayın ikisi geride kalmış durumda. “Tamam mı, devam mı?” kararının ise önümüzdeki günlerde verileceği belirtildi. Peki, ibre ne yönde?
Genel atmosfere bakılırsa, “FETÖ” operasyonlarının, “At izi it izine karıştı, kurunun yanında yaşlar da yanıyor” tartışmalarına rağmen hız kesmeden devam ettiği bir süreçte OHAL’in PKK ve HDP’ye de teşmil edilmesi, tercihin uzatma yönünde şekilleneceğini gösteriyor. Bu çok açık.
“FETÖ” operasyonlarında işin cemaatle, hele o yapıyla hiç ilgisi olmayan insanlara, solculara, Kemalistlere, hattâ sıkı AKP yanlılarına da dayanmasının “kripto”lar üzerinden yine “FETÖ”ye fatura edilmesi, içinden çıkılması iyice zorlaşan bir kısır döngüye girildiğini düşündürürken, bu vaziyetin de OHAL’i uzatmanın bir başka gerekçesi olarak kullanılmaya son derece müsait olduğu gözleniyor.