Mağdur feryatlarının iktidar medyasına bile taşındığı günlerde Ahmet Taşgetiren’in köşesine yansıyan bir anekdot, OHAL sürecinde gelinen noktanın yargıdaki işleyişi ne hale getirdiğinin çok çarpıcı bir örneğiydi:
Bir bayan hâkim, hemcinsi bir meslektaşı hakkında “Fetö”den! tutuklama kararı verdikten sonra, “Bu kararı vermesem beni de tutuklayacaklar” diyerek, tutukladığı hâkimenin boynuna sarılmış ve hıçkıra hıçkıra ağlamıştı (Star, 13.9.16).
İktidar cenahının “Herşey hukuk içerisinde yürüyor” dediği süreçte yaşanan bu olay, çok sayıdaki benzerleri içinde en tipik ve dehşet verici olanlarından biri.
Son dönemde bölge toplantıları veya okurlarımızla buluşma programlar için gittiğimiz yerlerdeki görüşmelerimizde de bu tarz olaylara dair çok şey dinledik.
Konuştuğumuz birçok kişi, çevrelerinde yaşanan mağduriyetlerden bahsederken, tutuklama kararı veren hâkimlerin çoğunun “Bu kararların yüzde 80’inin haksız, yersiz ve yanlış olduğunu ben de biliyorum; ama o kararları vermezsem ben tutuklanırım” dediğini aktardı.