Bu yazı 6.5 yıl kadar önce, 17.2.11’de bu köşede
yayınlanmıştı:
Balyoz dâvâsındaki son tutuklamaları, dâvânın başlamasına birkaç
gün kala heyet başkanının değiştirilmesine ve ilâveten, yapılan son
düzenlemelerle yargının tamamen hükümet yanlısı hale getirildiği
iddiasına dayandırarak o şekilde değerlendirenler mevcut.
Bunlara göre, gelişmeler “yandaş yargı” oluşturma sürecinde gelinen noktayı ve yargı “kale”sinin de ele geçirildiğini gözler önüne seriyor.
Tabiî, “kale” ve “ele geçirme” söylemi, aynı şeyin kendi açılarından da geçerli olduğu sonucunu beraberinde getiriyor, ama bu iddialarla ortaya çıkanlar işin o tarafına hiç temas etmiyorlar.
Öyle ya, bir yer “ele geçirilip zaptedilecek” bir “kale” veya “mevzi” olarak görülüyorsa, evvelâ bu işi önceden yapıp oraya el koyanlar, sonra da karşılarında, onlardan alıp kendi hakimiyetlerini kurmak isteyenler var demektir. O mantık ister istemez, kaçınılmaz şekilde bu sonucu doğurur.
Nitekim hukuku değil, devleti ve ideolojiyi önceleyen bir anlayışın yargıda da kendisini göstermesi, bunun bir tezahürü. Ve bunun bizzat muhatap olduğumuz çok ilginç örnekleri de var.
Geçtiğimiz yıllarda bir yazımızdan dolayı açılan dâvâda 10. Yıl Marşı’nı da kriter olarak gösterip tazminata hükmeden ve yakında AİHM’den dönmesini beklediğimiz bir kararda olduğu gibi.