Önce Ahmet Aytimur, sonra Kırkıncı Hoca, ardından Said Özdemir.
Bir ay içinde peş peşe rahmet-i Rahman’a kavuşan hizmet erleri.
Aytimur alabildiğine zor şartlarda Risale-i Nur’u neşir hizmetini
omuzlayan ve hiçbir zaman öne çıkmayıp hep geri planda kalan
isimsiz kahramanlardan.
Kırkıncı Hoca, Yeni Asya’da hizmete başladığım 1978’den 82’ye kadar Cağaloğlu’ndaki gazete binasına zaman zaman geldiğini hatırladığım; Yeni Asya’da yazıları, yayınevimizde kitapları yayınlanan, nur hakikatlerini kuvvetli mantık örgüsü ve orijinal üslûbu ile açıklayan seçkin bir din âlimi ve hizmet ehli bir insan.
Said Özdemir de risaleleri neşir hizmetine ömrünü vakfetmiş; eserlerin TRT radyosunda reklamını yayınlatarak bir ilk’e imza atmış; belki karakter ve mizacı gereği genelde münferit hareket ettiyse de hizmetin çilesini çeken isimlerden biri.
Diyanet’in 90’larda düzenlediği Din Şûralarından birine katılan Batı Trakya eski müftülerinden merhum Mehmet Emin Aga ve bazı Orta Asya müftülerinin Ankara Maltepe’deki bir Nur dershanesinde davetli olarak iştirak ettikleri sohbete o da gelip bazı risale tercümeleri getirmişti.
2011’de de Ergenekon tutuklusu Mustafa Balbay’ın İhlas Risalesindeki “1111 sırrı”nı kendi üslûbuyla dile getiren bir yazısı üzerine “Balbay Risale-i Nur mu okuyor?” diye sorduğumuzda, Said Özdemir’in Silivri dahil, bütün hapishanelere külliyat gönderdiğini bildiren bir mesaj alıp okurlarımıza da iletmiştik (4.6.11).
Aytimur ve Özdemir isimlerinin, seçimlerde iktidar partisini destekleyen bildirilerde ve bandrol-devlet tekeli sürecinde kullanılmasına itirazımızı seslendirirken, bunu hep hürmet sınırları içinde yapmaya çalıştık; bu sınırları çiğneyerek yapılan eleştirileri hiçbir zaman onaylamadık.