Ablası Rana’nın Nur’la bayram görüşmesi sonrası tuttuğu notlara devam ediyoruz:
Koğuşta alzheimer’ı ilerlemiş bir teyze var. O ağladıkça yüreğimde hiç kapanmayacak yaralar açılıyor. Teyze bir yurdun yemekhanesinde çalışıyormuş. Bebeklerinden ayrı düşen annelerin gözleri ağlamaktan mosmor oluyor. O anları görmek yüreğimi yakıyor.
Cezaevine geldiğimden beri 3 vefat haberi aldık. Babalarının, annelerinin vefat haberini esaret altındayken alan insanların hali tarifsiz... Cenazeye elleri kelepçeli götürülenler, cenazeye götürülemeyenler. Koğuşta okunan Yasinler, sessiz çığlıklar. Hangi acıyı nasıl anlatabilirim ki size? Şakaklarım zonkluyor, aldığım nefes kursağımda takılı kalıyor.
İman ediyorum, teslim olmaya çalışıyorum, bu zindanı bir medrese bilip o şuurda hareket etmeye çalışıyorum, ama çok zorlanıyorum. Hiç yaşayamadığım yeni yuvamı, ailemin kokusunu, hürriyetimi ve kendimi çok özledim.
Buradaki yemekler ilaçlı olduğu için yiyemiyorum. Aylardır iki çeşit konserve ve birkaç kahvaltılıkla sağlığımı korumaya çalışıyorum. Sularda da ne olduğunu henüz tesbit edemediğim bir ilaç ve pas var. Duş alırken kantinden satın aldığım suları kullanıyorum.