Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta Birlik Vakfında yaptığı konuşmada maneviyat, eğitim ve kültür alanlarında açıldığını söylediği manevî yaraların ve ortaya çıktığından yakındığı boşluk ve ihtiyaçların sorumluluğunu da, son dönemde her konuda “günah keçisi” haline getirilen “Fethullah Gülen cemaati”ne yıkması problemli bir yaklaşım.
Biz bu konudaki duruşumuzu başından itibaren şu şekilde ortaya koyduk:
Bir cemaate mensup olan ya da o mensubiyeti kullanan veya o görüntüyü veren insanların devlet içinde özel bir proje çerçevesinde kadrolaşması ve iktidar çekişmelerinin tarafı olması çok yanlış.
Ancak bu tür iddialara konu olan kişilere izafe edilenleri cemaatin tümüne mal edip genelleyerek hukuk dışı tasfiye operasyonları yapılması da onaylanamaz.
Evvelce Ergenekon ve Balyoz ekiplerinin üzerine yıkılan bilumum kötülüklerin şimdi paralel torbasına tıkılması da.
Hem hukuken, hem de ahlâken...
“Paralel yapı”ya isnad edilen suçların ve muhtemel şahsî kusurların bütün cemaate teşmil edilerek, cemaat mensuplarınca maneviyat, eğitim ve kültür alanlarında verilegelen ve son ayrışma öncesine kadar iktidar önde gelenleri tarafından da övülen olumlu hizmetlerin külliyen yok sayılması da tasvip edilemez.
Gelelim manevî yara ve boşluklara.