Türkiye’nin kaderini münhasıran Erdoğan’a bağlayanlar, böyle düşünmeyenlerin tamamını aynı kefeye koyup, “Hedefleri Erdoğan’sız Türkiye” diyorlar.
Onlara göre Erdoğan, bu ülkede Sultan İkinci Abdülhamid’den bu yana gelen en büyük devlet adamı; hem Türkiye’nin, hem bütün İslam âleminin ümidi olan bir şahsiyet.
Onun için de bütün şer güçlerin hedefi.
Gezi olaylarının da, terördeki tırmanışın da, artık her taşın altında arar hale geldikleri paralel yapının da arkasında, bilumum iç ve dış irtibatlarıyla beraber bir üst akılın organize edip yönettiği bu şer ittifakı var.
Bu bakış tarzı o hale geldi ki, en sıradan bir eleştiri ve muhalefet dahi, bu şer ittifakının işi olarak görülmeye başlandı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefet partilerinin tek adayda birleşmesi gibi gayet demokratik bir dayanışma bile aynı ittifakın oyun ve kumpası olarak yorumlandı.
Bu bağlamda eleştirileri etkisizleştirmek için kullanılan bir argüman “Erdoğan düşmanlığı” sözünde ifadesini bulurken bu söylem, sınır tanımayan bir “Erdoğan dalkavukluğu”nu kamufle etmenin de aracı oldu.