Diyanet son yıllardaki kutlu doğum programlarında ana tema
olarak merhamet, şefkat, kardeşlik gibi konuları seçmiş ve bu
başlıklar çerçevesinde kampanyalar düzenlemişti.
Ancak görünen o ki, bunlar en başta bir kısım devlet kadrolarında
ve iktidar tarafgirliğini azgın bir fanatizm boyutuna vardıran
kesimlerde zerre kadar etkili olamamış.
Nur Ener’in gözaltına alınıp tutuklanmasında sergilenen hoyratlık bunun son örneği. Evine yapılan gece baskını için erkek polislerin görevlendirilmesi, savcının tutuklama talebi ve hâkimin o yöndeki kararı, “merhamet” kavramının da iyice buharlaştığını gözler önüne seriyor.
“Empati” diye birşey de hak getire.
Acaba bu skandallar silsilesinde rolü ve dahli olanların da çocukları ve Nur’la emsal kızları yok mu? Kendi evlatlarına böyle bir muamelenin yapılmasına razı olurlar mı?
Her haliyle “masumiyet”ini haykıran nahif bir genç kıza “silahlı terör örgütü üyeliği” isnadında bulunmak, onu severek yaptığı gazetecilik çalışmalarından koparmak, tatlı bir telaş ve heyecanla koşturduğu evlilik hazırlıklarını sekteye uğratmak ve gözünü kırpmadan demir parmaklıkların arkasına göndermek nasıl bir “vicdan”ın eseridir, anlamak mümkün değil.