Geçen Pazar günü bu köşede yayınlanan cezaevi mektubu insanî ve
vicdanî duyarlılığa sahip olanlardan, beklenen tepkiyi gördü. Bu
hassasiyeti yansıtan çok sayıda mesaj aldık.
Ve mektupta anlatılan yürek yakıcı mağduriyetlerden ne kadar
ıztırap duyduysak, tepkilerin çokluğunu müşahede etmekten de o
derece memnun olduk.
Demek ki, onca örtbas etme çabalarına ve çarpıtmalara rağmen, bu ülkede vicdanlar tükenmemiş, insanlık ölmemiş.
İçinden geçtiğimiz kasvetli ve karanlık süreçte ümidimiz bu vicdanî duyarlılık.
Bu hasletten mahrum olanlar yok mu?
Maalesef bütün bu olup bitenlere rağmen yine var. Meselâ o mektup için “Köyde bağ bahçe işleriyle uğraşan bacımız doğrusu iyi edebiyat döktürmüş!” diyerek, vicdan çürümesinin hangi raddelere vardırılabileceğini gösterenler oldu.
Demek insan bu kadar alçalabiliyor!
Bu, siyasî tarafgirlik ve fanatizmin kişiyi nasıl canavarlaştırabileceğinin dehşet ve ibret verici örneklerinden sadece biri.
Bir başkası da diyor ki:
“15 Temmuz şehit ve mağdurlarından da bahsedin ki, tarafsızlığınızı görelim!”
Mantığa bakar mısınız? Terazinin bir kefesine 15 Temmuz şehitlerini, diğerine OHAL ve KHK mağdurlarını koyup birini diğerine karşılık olarak görmek nasıl bir hukuk ve adalet anlayışının ifadesidir!