Dinî grupların son zamanlara kadar mezhepler ve tarikatlar
şeklinde görüldüğünü, ama son dönemde bunlara “cemaat” kavramı ve
yapısının eklendiğini savunan Prof. Dr. Hayreddin Karaman, cemaati
de “bid’at yapı” dediği Gülen hareketiyle özdeşleştiriyor.
Oysa cemaatler, hele “İttihad-ı Muhammedî” tarifini Kàlû Belâ’dan
kıyamete kadar gelmiş ve gelecek tüm Müslümanları kapsayan bir
çerçeveye dayandıran Bediüzzaman’ın öncüsü olduğu Nur cemaati,
Karaman’ın tasnif ve nitelemelerine sığmayan yapısıyla özel bir
yere sahip.
Öyle ki, Karaman’ın şu değerlendirmeleri Nur cemaati için asla geçerli değil:
“Hak veya bâtıl mezhepler ve tarikatler ‘din anlayışı, eğitimi ve mevcut şartlarda mümkün olduğu kadar hayata geçirilmesi’ işi ile meşgul olsalar, devleti ele geçirmeye kalkışmasalar, birbiri ile de iyi geçinseler; kavgayı, kendi varlığını diğerinin yokluğunda aramayı, fitneye sebep olacak şekilde rekabeti bir yana bıraksalar topluma bazı faydaları olabilir, zararları da asgariye iner.