Öncesinde başlayıp OHAL sürecinde iyice yaygınlaşan
mağduriyetlerle ilgili olarak gazetemize ulaşan mektup ve mesajları
kitaplaştırma fikri, hayli zaman önce ortaya çıkmıştı.
Maksadımız, bu mesajları, kaybolup gitmelerine meydan vermeden
kalıcı bir dosya ve doküman haline getirmekti.
Aynı zamanda, “Mağduriyet falan yok” iddialarına belgeli bir cevap vermekti.
Bu çalışmayı Nur’a emanet ettik.
Nur’un, aynı zamanda evliliğe hazırlanan bir genç kız olarak tek başına kaldığı evinde erkek polislerden oluşan bir ekip tarafından basılıp gözaltına alındığı 1 Mart gecesinin o karanlık saatlerine kadar, üzerinde her zamanki titizliğiyle çalıştığı bir dosya oldu Üç Dal Papatya.
Mesajları tek tek inceleyip doğruluklarını tahkik ediyor; hassas tetkik süzgeçlerinden geçirdikten sonra emin olduklarını dosyaya dahil ediyor; haftalık Yayın Kurulu toplantılarımızda çalışmanın gidişatı ve safahatı hakkında bizi bilgilendiriyordu.
Bu çalışmayı her zamanki gibi örnek bir gayret ve heyecanla devam ettirdiği bir süreçte, onun da mağdurlar arasına gireceği, akıl ve hayalimizden dahi geçmiyordu.
Ama ne yazık ki bu hal başımıza geldi.
Nur, mağduriyetlerinin gündeme taşınması ve sona ermesi için çırpındığı mağdurlardan biri haline getiriliverdi. Önce inanamadık ve kabullenemedik. Hattâ ev baskını ve gözaltı hadisesini “Herhalde bir yanlışlık oldu, düzeltilir” diye değerlendirdik. Çıkarıldığı hâkimin bu yanlışı düzelteceğini ümit ettik ve bekledik. Ama ikinci şoku, tutuklama kararıyla yaşadık.
Sonra top, tutuklamaya itirazımızla birlikte dosyanın apar topar hazırlanan iddianameyle intikal ettirildiği ağır ceza mahkemesine geçti. İtirazımızın orada da reddine çok canımız sıkıldı, ama ilk duruşmada çıkacağına inandığımız tahliye kararıyla telafi edilir diye sabra devam ettik.