Risale-i Nur hizmetinde, Üstadın Barla’da eserleri telife
başladığı ilk dönemden itibaren hanımların çok önemli bir yeri
var.
Saff-ı evvel hanım Nur Talebeleri hem Risaleleri okumak ve
tanıtmak, hem elle yazan eşlerine yardımcı olmak, hem de bizzat
yazmak suretiyle hizmete dahil oldular.
Tarihçe-i Hayat’taki anlatımıyla:
“Risale-i Nur’u hanımlar, kızlar elleriyle yazmışlar, göz nurları dökmüşler, mübarek kâtibeler olarak imana hizmet etmişlerdir. Kendilerini son nefeste iman nuruyla hüsn-ü hatimeye nail edecek Nur Risalelerini hararetle okumuşlar ve diğer din kardeşleri olan hanımlara da okuyup tanıtmışlar; Nurları hanımlar içinde neşrederek, çok hanımların Kur’an ve iman nurlarıyla nurlanmalarına vesile olup kahramanca hizmet etmişlerdir.” (s. 259)
Barla’da hanımların hizmeti böyle inkişaf ederken, Risalelerin bin kalemle yazılarak çoğaltılacağı Sav Köyü devreye girdi.
Üstad, Sav hanımlarının Risalelere sahip çıkmasından duyduğu sevinci bir Kastamonu mektubunda şöyle dile getiriyor:
“Cenab-ı Hakka yüz binler şükür olsun, Risale-i Nur’un tamam kıymetini o köyün mübarek valideleri, hanımları tamam anlamışlar. O mübarek hanımların, o kıymettar ve hâlis hemşirelerimin, Risale-i Nur’un intişarına gösterdikleri fedakârlık, beni ve bizi kemal-i sürurdan ağlattırdı.”
Üstad kendisine sevinç gözyaşları döktüren bu gelişmeyi şöyle değerlendiriyor:
“Risale-i Nur’un mesleğindeki en mühim bir esası şefkat olduğundan ve şefkat madenleri de hanımlar olduğundan, çoktan beri beklerdim ki, kadınlar âleminde Risale-i Nur’un mahiyeti anlaşılsın.”
Sonra sözü, mektubun yazıldığı Kastamonu’daki hanımlara getirerek şöyle diyor:
“Elhamdülillah, bu havalide de, bu yakında erkeklerden ziyade bir iştiyak ve faaliyetle buradaki hanımlar tam çalışıyorlar. Savlı mübareklerin hemşireleri olduklarını gösteriyorlar. Bu iki tezahür, bu zamanda bir fâl-i hayırdır (hayır alâmetidir) ki,