Bediüzzaman bir asrı aşkın bir zaman önce yazdığı eserlerde istibdadı Müslümanların en önemli problemlerinden biri olarak niteleyip, hürriyet ve meşrutiyete sahip çıkmıştı. Ona göre, İslamın mazi kıtasını tamamen istilâ etmesinin başlıca engellerinden biri istibdat ve baskı rejimleriydi. Bu durumu, İslamın gönülleri fethetmesine set çeken bir engel olarak görmekteydi. Yaratılışları gereği hürriyete muhtaç olan ve kendi toplumlarında yüzyıllar boyu çetin mücadeleler vererek hürriyetlerini kazanan insanlar, Müslüman rejimlerdeki baskı rejimlerine bakarak İslam hakkında olumsuz kanaate sahip oluyorlardı. Onun için, “Avrupa bizdeki cehalet ve taassup müsaadesiyle şeriatı hâşâ ve kellâ istibdada müsait zannettiklerinden, nihayet derecede kalben üzülmüştüm” diyen Üstad Bediüzzaman, devamla “Onların zannını tekzip etmek için meşrutiyeti herkesten ziyade şeriat namına alkışladım” (Eski Said Eserleri, s. 123) diye ilan ediyor.