Adı Bediüzzaman Said Nursî ile anılan bir akademisyendi Prof.
Dr. Şerif Mardin. Uluslararası itibara sahip bir ilim adamı ve
sosyolog olarak, ömrünü insanlığın ve özellikle bu ülke toplumunun
gerçeklerini anlama çabasına vakfetmiş, Bediüzzaman’la ilgili
çalışmalarını da bu çerçeveye oturtmuştu.
Öğrencilerinin onun için ifade ettiği “Hâlâ Said Nursî’yi anlamaya
çalışıyordu” tesbiti, bu gerçeğin altını çiziyor.
Kariyerini ve şahsiyetini siyasete, iktidara, konjonktürel rüzgâr ve hesaplara feda etmeyen onurlu bir aydın duruşu.
Mardin, Kemal Tahir gibi isimlerin dolaylı, Cemil Meriç gibilerin de doğrudan teşviki ve yönlendirmesi ile Bediüzzaman’ı okumaya ve incelemeye başladı.
Bir ömür boyu süren bu fikrî seyahatinde yolu birçok kez Yeni Asya ile kesişti. Suad Alkan’ın röportajında anarşinin asıl sebebini “Ben kimim, nereden gelip nereye gidiyorum?” sorularına cevap verilemeyişi olarak tesbit eden cevabıyla, hem Risale-i Nur’un en temel mesajını vurguladı, hem de Yeni Asya ile Risale-i Nur eksenli bir diyalogun kapısını araladı.
“Bediüzzaman’ı tanıyor musunuz?” diye soran Alkan’a kütüphanesindeki risaleleri göstererek “Bir yıldır okuyorum” dedikten sonra, bu okumalarının sonuçlarını 1980’de Yeni Asya camiasıyla paylaştı. Bu buluşmaya Mustafa Sungur, Ali Uçar, Mehmet Kırkıncı gibi isimler de katıldı.
On yıl sonra Said Nursî ile ilgili eserini önce İngilizce olarak ABD’de yayınladı. Bu kitabı Türkçeye çevrilmeden önce bir grup gençle birlikte okuyup değerlendirdik ve Köprü’nün Aralık-1990 sayısında işledik.
Kitabın Türkçe çevirisi çıkınca Mardin, maalesef içerideki akademik camiada hegemonyasını sürdüren Kemalist zihniyetin hışmına uğradı, suçlandı, dışlandı.