“Hiç kimsenin günlük hayatını olumsuz etkilemedi, sadece teröristler için geçerli” diye savunulan OHAL sürecinde yapılan ihraç, gözaltı ve tutuklamalar darbeyle de, terörle de hiçbir ilgisi bulunmayan on binlerce insanı aileleriyle birlikte mağdur ve perişan etti.
Bu konu gündeme getirildiğinde hemen 15 Temmuz gecesinin 249 şehidinden bahis açılarak, OHAL de onlar üzerinden savunuluyor.
O gece kalleş bomba ve kurşunlara hedef olarak can veren asker, polis ve sivillerimizin acısı toplum olarak hepimizin ortak hicranı.
Allah hepsine rahmet eylesin.
Onları katleden darbeciler, planlayıcılar, azmettiriciler, uygulayıcılar, tetikçiler kimlerse bulunup hukukun öngördüğü en ağır cezalara çarptırılsınlar. Herkes bunda müttefik.
Devam eden darbe davaları bu duyarlılıkla takip ediliyor. Yargılananlar gerçekten bu menhus kalkışmanın fail ve canileri iseler hukuk içinde gereğinin yapılması bekleniyor.
Gerçi o gecenin hâlâ aydınlanmayı bekleyen çok sayıda karanlık noktası var. Yargı davalarındaki ifade ve savunmalar istifhamları daha da arttırdı. Bunlar hakikaten iktidar çevrelerinin dediği gibi tamamen yalan, karartma, saptırma ve çarpıtma mı; yoksa içlerinde gerçeğin ipuçları da var olabilir mi?
Bakalım, mahkemeden ne çıkacak?
O davalar devam ededursun, darbecilerle mücadele gerekçesiyle başlatılan ve hâlâ süren geniş çaplı tasfiye furyasında olup bitenlerin ortaya çıkardığı tabloyu, yukarıda yazının girişinde bir kez daha özetlemiş olduk.
O cenahta yaşanan mağduriyetlerin değişik şekilleri var. Biri, neyle suçlandıklarını dahi öğrenemeden, savunmaları da alınmadan ihraç edilenler. Beraberinde çoğu zaman “eş durumundan” ihraçlar da geliyor.