Açıkça görünen o ki, soykırım iddiaları bundan sonra da başımızı ağrıtmaya devam edecek. Şu anda Ermeniler üzerinden yürütülen kampanyayı, Süryaniler, Rumlar ve diğer azınlıklara yayma çabaları da var.
Bu vaziyette ve bu gidişle, yarın başka azınlıkların da işe dahil edilmesi sürpriz olmaz.
Bunun altında, tarihten gelen bir nefret, kin ve intikam duygusuyla Türkiye’ye yönelen husumetlerin yattığı son derece aşikâr.
Ancak Türkiye’yi yöneten zihniyetin, en hafif tabirle “akıl tutulması” olarak nitelenebilecek tavrının, bu husumetlerle sürdürülen amansız taarruzlar karşısında “yumuşak karnımızı” oluşturduğu da bir başka vâkıa.
Zira bu zihniyet herşeyden önce, iddia konusu hadiselerin kendi içimizde serbestçe araştırılıp tartışılmasına engel oluyor. Böyle olunca zihinlerde, “Gizlenip örtbas edilmek istenen birşeyler mi var?” kuşkusu doğuyor.
Oysa tarihî gerçekler olduğu gibi kabul edilip, hatalar olduysa—ki olmuştur—sahiplerine rücu edilerek ortaya konulsa, dürüst ve samimî davranılmış ve kasıtlı saldırıların peşinen önü kesilmiş olur. Ama şimdiki durumda, bütün bir millet “İttihadcıların bozuk kısmı” tarafından gerçekleştirilen cinayetleri savunmaya zorlanıyor. Fanatik Ermenilerin yaptığı Müslüman katliamlarını nazarlara vererek “Ermeni soykırımı” iddialarını püskürtme gayretleri ise yine bu gayri samimî tavır yüzünden neticesiz kalıyor.