Komşularla sıfır sorun politikası çerçevesindeki açılımlar başladığında kısa sürede büyük mesafeler alınmıştı.
Özellikle Suriye örneğini hatırlayalım.
Sınırda vize uygulamasının kalkması, tel örgülerin ayırdığı akrabaların sadece bayramlarda ağır kısıtlamalar altında görüşebilmesi ayıbını sona erdirmiş ve herkesin serbestçe gidip gelebilmesinin önünü açmıştı.
Her alanda ilişkiler gelişmiş, Suriye’nin Şam başta olmak üzere tarihî şehirlerindeki ziyaretgâhları kapsayan turlar düzenlenmeye başlanmış, iş bağlantıları ve ticaret ortaklıkları kurulmuş, iki ülke hükümetleri arasında ortak toplantılar yapılır hale gelinmişti.
O kadar ki, Beşşar Esad bakan ve bürokratlarına “Pozitif ayrımcılık yapın ve Türk firmalarını tercih edin” talimatı veriyordu.
Tâ Arap baharı fitnesinin Suriye ayağı harekete geçirilip silahlı bir direniş hareketi başlatılıncaya ve Ankara da bu fitneye alet olup, Şam’la köprüleri atıncaya kadar...
Sonrası malûm. Kızışan iç savaş, ortaya sorülen IŞİD gibi terör örgütleri, ardı arkası gelmeyen bombardımanlar, çatışmalarda can veren yüz binler ve evini barkını terk edip yollara düşen milyonlarca masum...
Ve o açılımlara güvenerek Suriye’de yatırım yapan ve iflas eden müteşebbisler...
Neredeydik, nereye geldik; değer mi?