Herkesin dilinde dolaşan, ama malûm fitne sebebiyle bir miktar
zedelenen “Türk-Kürt kardeşliği”ni ihya edip kurtarmanın ve
güçlendirmenin en sağlam formüllerinden biri, Üstadın Van’daki Kürt
talebesiyle diyaloğundan çıkan mesajla önümüze konuyor.
Aslında onun başından beri Kürtlere ısrarlı tavsiyesi, Türklerle
birlikte olmak.
Meselâ, 2. Meşrutiyet döneminde Kürt hamallara hitap ederken, “Altı yüz seneden beri bayrak-ı tevhidi umum âleme karşı ilân eden; ve istibdada şiddet-i itaat (baskıya boyun eğmeleri) ve terk-i âdât-ı milliye (millî âdetlerini terk etmeleri) ile ihtiyarlanan bizim şanlı Türk pederlerimize kuvvet ve cesaretimizi peşkeş ve hediye edelim.
Ona bedel, onların akıl ve marifetinden istifade edeceğiz” dedikten sonra şu ilginç tesbiti yapıyor:
“Türkler bizim aklımız, biz de onların kuvveti; mecmuumuz (hepimiz) bir iyi insan oluruz. Hodserâne (ayrı baş çekip serkeşlik) yapmayacağız. Bu azmimizle başka unsurlara (diğer etnik gruplara) ders-i ibret vereceğiz...”