Kendisine “Türkiye’yi şahlandırmak ve mazlum milletlerin ümidi
olmak” gibi özel bir misyon biçen iktidar, rahatsız edici bulduğu
olayların tamamını “üst akıl” tarafından organize edilen saldırılar
olarak görüyor.
Ona göre bunların hedefi, Türkiye’nin kendisince yönetilen
ilerleyişini engellemek; dahası ülkeyi parçalayıp çökertmek.
Sürekli tekrarlanan “ikinci istiklal savaşı” vurguları ve “Eğer durursak Sevr şartlarına döneriz” beyanları bunun ifadelerinden.
Kemalistlerin refleksi de böyle değil mi?
Bu psikoloji ile, cereyan eden hadiseleri soğukkanlı, sağlıklı ve isabetli bir şekilde okuyup analiz etmek ne derece mümkün?
En çok atıf yapılan Gezi olaylarından başlayalım. Demokrasi tarihimizi, özellikle darbe süreçlerini yaşayanlar, Gezi’den çok daha ileri boyutta olayların yaşandığını iyi bilirler.
Aynı şekilde zaman zaman yöneticilerle ilgili ağır yolsuzluk iddiaları da seslendirildi.
Teröre gelince: 27 Mayıs öncesinde de anarşi olaylarına maruz kalan Türkiye, hele 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde bu hadiselerin en şiddetli olanlarını yaşadı. 12 Eylül sonrasından bu yana da PKK’nın hedefi.
Geride bıraktığımız dönemlerde bunlar bazan iç içe geçmiş şekilde yaşanırken ülkeyi yönetenlerin hiçbiri şimdi AKP iktidarının yaptığı gibi “Yedi düvel bize karşı ittifak etti, ikinci bir istiklal savaşı veriyoruz” demedi.
Bunun sebebi onların hadiselerin arkaplanını okumadaki beceriksizliği ve öngörüsüzlüğü müydü? AKP’ye göre herhalde öyle...