Bütün insanlığa yönelik küresel bir tehdit haline gelen anarşi ve terör belâsına neredeyse bir asır öncesinden itibaren dikkat çekerek manevî setler oluşturmaya çalışan Üstad Bediüzzaman’ın bu gayretleri, ne garip bir tecellîdir ki, hep engellenmeye çalışıldı. Ama o, önüne çıkarılan hapis, sürgün, işkence başta olmak üzere her baskı ve tazyike rağmen hizmetine devam etti. Eserlerinin çoğunu zindanlarda yazdı. Ve her fırsatta yöneticileri uyardı. Afyon hapsindeyken kaleme aldığı “Afyon hükümet ve mahkemesine ve zabıtasına daha birkaç nokta maruzatım var” başlıklı metindeki şu manidar pasajlar bunun çarpıcı örneklerinden sadece ikisi: “Mahkeme-i kübrada, milyarlar ehl-i iman olan davacılar tarafından, Kur’an hakikatlerine hizmet eden Nur talebelerini mahkûm ve perişan etmek isteyenlerden ve sizlerden sorulsa ki, ’Serbestiyet kanunuyla dinsizlerin, komünistlerin neşriyatlarına ve anarşiliği yetiştiren cemiyetlerine müsamahakârâne bakıp ilişmediğiniz halde, vatanı ve milleti anarşistlikten ve dinsizlik ve ahlâksızlıktan ve vatandaşlarını ölümün idam-ı ebedîsinden kurtarmaya çalışan Risale-i Nur ve talebelerini hapisler ve tazyiklerle perişan etmek istediniz’ diye sizlerden sorulsa ne cevap vereceksiniz?”