Mustafa İslamoğlu’nun, cevapları verildiği halde son günlerde
tekrar seslendirdiği uyduruk iddialardan birine bizzat Üstadın bir
cevabı olarak gayrimünteşir bir Emirdağ mektubunda yer alan ve
30.11.14 tarihinde köşemizde yayınladığımız pasajları bir defa daha
okuyucularımızın dikkatine sunmakta fayda görüyoruz.
“Aziz, sıddık kardeşim Sabri!
“O hocanın ‘Aziz’ kelimesine itirazına deriz:
“Evvelâ: Eskiden beri ve ehl-i ilim mükâtebelerinde (yazışmalarında) ‘Aziz kardeşim, aziz arkadaşım’ ve umum halkın muhaverelerinde (konuşmalarında) ‘Azizim, azizim’ tabirleri, sıfat ve mana-yı lügavî itibariyledir. Hem ‘Allah dilediğini aziz eyler’ (mealindeki ayetin) sırrına göre insana verilen ‘aziz’ lafzı İlm-i Sarf usûlünce (...) ‘izzete mazhar olmuş’ demektir.
“Sâniyen: Gerçi ‘Aziz’ ismi, Esma-i Hüsnadandır. İsim olarak başkada istimal edilmez. Fakat manası itibariyle sıfat olarak daima hem ‘Aziz,’ hem esma-i İlâhiyeden ‘Halîm ve Hakîm ve Mâlik ve Melik ve Alîm ve Âlim ve Mü’min ve Semi’ ve Basîr’ gibi çok istimal edilmiş. Hiç kimsenin hatırına itiraz gelmez. Yoksa (...) Mü’min ismi, sıfat manasıyla umum mü’minlere ümmetçe verilmesi ve Hakîm ismi, sıfat manasıyla bütün doktorlara bütün halk tarafından istimal edilmesi; o zatın itirazına göre hata ve günah olmak lâzım g